Edirne, Selimiye Camisi ile özdeşleşmiştir. Hakkıdır da bu Selimiye 'nin. Fakat günibirlik yaptığımız gezide benim daha çok Ulu cami kalmıştır aklımda. Manevi havasını daha fazla hissettirmiştir. Ayrıca duvarlarındaki kocaman hat yazıları ile farklı camiler arasında yer etmiştir bende. Hatta benim için Edirne denilince aklıma ilk gelendir.
1403 yılında yapımına başlanıp 1414 yılında tamamlanmış. Sanırım benim 1400 'lü ve 1600'lü yıllarda yapılan camiler daha çok hoşuma gidiyor. Daha samimi ve daha manevi geliyorlar. Hele küçük ve kırmızı tuğlalı olanlarını çok seviyorum.
Bu cami de en sevdiklerim arasındadır.
Edirne' nin günümüze ulaşmış en eski yapısı olduğundan, halk arasında Eski Cami olarak anılıyormuş. Zamanında padişahların kılıç kuşanma törenleri burada yapılır ve yeni seferler hakkında da halk burada bilgilendirilirmiş.
Evliya Çelebi' de cami hakkında '' Edirne de bundan ulu ve ruhaniyetli cami yoktur.'' demiş. Bence ruhaniyet kısmı halen geçerli. Manevi havasını da içinde bulunan ''Kabe Taşı'' taçlandırmış.
Evliya Çelebi' de camiyi şu şekilde yorumlamış;
“Caminin mihrap ve minareleri gayet sanatlıdır. Kuyumcular tarafındaki sağ kapıya on bir basamak taşmerdivenle inilir. Gece ve gündüz cemaati kalabalık olan eski bir camidir. Mihrap önündeki İrem bağı içinde bulunan hoş sesli kuşların hazin sesleri, namaz kılanlara hayat verir. Yine o muteber bahçede biten lale, sümbül ve erguvanın tabii kokuları dimağları kokulandırır. Vakıf tarafında mübarek camiye bakan mütevellisi, vasıtasıyla gül, sümbül, nergis ve zambak mevsiminde bütün cemaat safları arasına adı geçen çiçeklerle vazolar konulup, caminin içi ve dışı nurlanır ve kokulanır.''
“Caminin mihrap ve minareleri gayet sanatlıdır. Kuyumcular tarafındaki sağ kapıya on bir basamak taşmerdivenle inilir. Gece ve gündüz cemaati kalabalık olan eski bir camidir. Mihrap önündeki İrem bağı içinde bulunan hoş sesli kuşların hazin sesleri, namaz kılanlara hayat verir. Yine o muteber bahçede biten lale, sümbül ve erguvanın tabii kokuları dimağları kokulandırır. Vakıf tarafında mübarek camiye bakan mütevellisi, vasıtasıyla gül, sümbül, nergis ve zambak mevsiminde bütün cemaat safları arasına adı geçen çiçeklerle vazolar konulup, caminin içi ve dışı nurlanır ve kokulanır.''
Ayrıca, zamanında Hacı Bayram Veli ' de bu camide vaaz vermiştir. O günden sonra da onun vaaz verdiği kürsü saygıdan dolayı hiçkimse kullanmamış. Hatta bu kürsüyle ilgili olarak Evliya Çelebi yaşanmış bir hadiseyi şöyle anlatmış;
“Sultan Ahmet Han Edirne’ye geldiğinde, bir şeyh kendini göstermek için Hacı Bayram-ı Veli kürsüsüne çıkmak ister. Müritler engel olarak “Çıkmayın, sultanım!” diye rica ederler. İnatçı herif dinlemeyip kürsüye çıkarsa da, bismillah demeye imkân bulmadan dili tutulur ve öylece kalır. Birkaç kez konuşmak için zorlansa da konuşamadan kürsüden iner. O asırdan beri öyle kalmış bir kürsüdür”.
Bir arkadaşım Edirne gezisi yapıp, bloğunda göremedim sen gittin mi Edirne'ye diye sorunca bu yazıyı yazmak istedim. Görüştüğümüzde ise, ben heyecanla daha çok bu camiyi anlatınca üzülmüştü. Çünkü zamanları olmadığından buraya girememişler. Kendisine tekrar nasip olması dileğiyle bol gezmeli günler diliyorum. Hatta hepimize...
Bu arada Edirne'lere kadar gitmişken Şifahane 'ye uğramadan dönmeyin. Yakında onu da yazmayı düşünüyorum...
4 yorum :
Canim cok guzel anlatmissin iyikide anlatmissin.edirneye gittigimizde bu sefer es gecmeyelim ins..bide redaksiyonu bidaha elden gecirirsen super olur.emegine saglik..:))
Canim cok guzel anlatmissin iyikide anlatmissin.edirneye gittigimizde busefer es gecmeyelim ins..bide redaksiyonu bidaha gozden gecirirsen super olur.emegine saglik..:))
Canim cok guzel anlatmissin iyikide anlatmissin.edirneye gittigimizde busefer es gecmeyelim ins..bide redaksiyonu bidaha gozden gecirirsen super olur.emegine saglik..:))
Hulya muthissin. Diger yazilarinida bekliyorum.
Yorum Gönder