En sevdiğim mevsim Eylül ayında ordaydık. Hava durumları yağmurlu gösterse de bize hep yüzünü gösterdi güneş. Son gün yağmur bıraktı gökyüzü ve ben anladım ki yağmur Prag'a çok yakışıyor. Hazırlıklıydık ve zaten şehri terk ediyorduk.
Ama anladım Prag kesinlikle karlar altında da görülmeliydi. O bakımlı şehir nasıl da taşırdı karı. Bundan 7-8 yıl önce bir belgeselde seyretmiştim o zaman aşık olmuştum.
Zaten Orta Avrupa her zaman daha çekici gelmişti bana. Daha eski, daha sıcak, daha bozulmamış ve dokunulmamış. Yanılmamıştım. O yüzden benim için gitmeden özlediğim şehirdir kendisi.
İlk yurt dışı seyahatim olduğu için çok heyecanlıydım ve her şeyi ülkemle karşılaştırıyor ve çok iyi gözlemliyordum. Paris, Prag, Viyana ve Budapeşte dörtlemesi yapmıştık ve benim seçimim
Prag olmuştu.
Uçaktan indiğimiz anda güzel ve temiz bir hava vardı ve insanlar temiz görünümlü ve güzel yüzlülerdi.
Ulaşım gayet rahat ama arnavut kaldırımlarında yürüyerek gezmek Prag atmosferi için en güzeli.
Çünkü her sokak size ayrı bir süpriz yapabilir ve sokakları da orta çağ giyimli asker çıkabilir duygusu oluşturan film seti gibi.
Bundan sonra buraya hiç gelemeyecek gibi, bolca yürüyün derim ben..
Her bina o kadar bakımlı ki hepsini fotoğraflamak geliyor insanın içinden.UNESCO 1992 yılında şehir merkezini ''Doğal ve Kültürel Miras Alanı'' olarak ilan etmiş. Halen çok yerinde bir karar.
Kısacası
Prag görmekten mutlu olduğum ve herkese tavsiye ettiğim şehirdir.